HANGİ MASALDA GEÇELİM?
- Merve YILDIRIM
- 30 Eki 2018
- 1 dakikada okunur

Küçük bir göçmen kuştan pek de farkım yoktu. Ruhumun kaçtığı pek çok iklim, kıta vardı. Kâh vahşi bir hayatın pençesinde kâh mor çiçeği sulayan yağmur damlasında akıp gidiyordu yaşamım. Kalabalık arasından sıyrılıp yeni rota bulmuş aklı karışık bir kuş yüreğim. Çok kez kırlangıç sofrasına oturmuş, pek çok kez de kanatlarımdan dem vurmuştum. Uzun epey uzun denilebilecek bir vakitte düşündüm, insan kuş kadar varolmuş muydu dünyada? Kuş gibi hafiflemek deyimini ortaya atan kuşların sofrasına oturmuş muydu peki? Düşündüm, düşündüm. Sonbahar geçmişti belli ki tüm yeşiller sarılmakla meşguldü. Hasret gidermenin günyüzüydü bu. İzledim, izledim. Rengarenk balonlar hediye edilmişti kuş kadar hafif midir bilemediğim avuç içlerime. Alı, moru, gülkurusu. Hani şu mora çalan pembe. Pembenin de mora çaldığından haberi yoktu, emindim. Eğer kuş kadar hafif olmak deyiminde bir gerçeklik varsa inanın şu an kuş kadar hafifim. En sevdiğim vişneli çoraplarım, bir “Grapon Kağıtları” güzelliği ve şöyle diyordu Jehan Barbur: “Uslan gönlüm artık yorulma, yoksun yanımda. Hangi masalda geçelim?”
































Yorumlar